11 Nisan 2011 Pazartesi

Bülent Ünder'e Açık Mektup




İster futbol takımı olsun, ister basketbol, bir takım bir ailedir.
Aileler hata yaparlar, yaptıkları hataların büyük zararlara da yol açabilir.
Ama ailenin içinde yaşanan ailenin içinde kalır.
Galatasaray’ın başına getirilen hoca takımı düzene sokması ve de sezonun geri kalan kısmını en iyi şekilde bitirebilmemiz için getirilmiştir, kendi egosunu tatmin etmek, devrim ya da ırkçılık yapmak için değil.
Hocanın görevi hem aileyi bir arada tutmak, hem bireylerden maksimum verim alabilmek, hem de bireysel olarak değil ama bir bütün olarak elde edilen en iyi sonucu alabilmektir.

Futbolcu sahaya çıktığında nasıl yüzde yüz konsantrasyonla futbol oynamak zorundaysa, hoca da yüzde yüz konsantrasyonla maçı takip edip gerekli hamleleri yapmak zorundadır. Hocanın sahada bulunma amacı kameralara şirin gözüküp göz kırpmak değildir.
Oyuncular doğal olarak hata yaparlar ki bunu her oyuncu yapar. Zaten hatasız futbol olsa her maç 0-0 biteceği için futbol denen bir spor olmazdı.
Senin kaleye isabetli 7 tane şutun var ama golcü olarak oynayan bir oyuncun bir şut çekiyor ve kaleci kurtarıyor. Akabinde kontrataktan gol yeniyor ve sen maç sonu bu oyuncunun ismini vererek, onu “iyi oynayıp yenilmenin” sorumlusu olarak ilan ediyorsun.
Sırf ismini versen neyse ama bir de üstüne “Kolombiyalı” diyorsun. Oyuncu İstanbullu, Giresunlu, ya da Türk olsa, sen “Türk oyuncu” der misin?


7 isabetli şutun var, onları gole çeviremeyen oyuncular suçsuz da senin “şans verdim, kullanamadı” dediğin, Antalya maçında 46 dakika, Trabzon maçında 34 dakika santrfor olarak oynattığın kanat oyuncusu mu suçlu? Santrfor şutu kaçırdı, başka şut kaçıran santrfor mu yok dünyada? Şut kaçtıktan sonra o top bizim sahamıza kadar geldi, 4 kişi arasından geçti ve 5. oyuncu müdahale edemeyip de kaleci 10 pastan sonra gol olan o topu kurtaramayınca dünyanın neresinde santrfor suçlu olmuş?
Yok efendim yürümüşmüş. Çünkü takım muhteşem oynayıp başka yürüyen yoktu da sadece o yürümüş. Kim bilir belki de Kolombiyalı olduğu için yürümüş gibi gelmiş bile olabilir..
Kaç aydır sol kanat oynatılan Stancu sağ kanatta ne diye oynatılır pozisyonu kanatlar değilken? Bugünkü kadro ne diye böyle çıkarılır? Takım niye böyle ruhsuz oynar? Sen önce onları çöz Pino’ya yüklenmeden önce.


Bir daha forma giyemezmiş çünkü şansını iyi kullanamamışmış. Toplam 80 dakika şansını kullanamamış bir Pino karşısında 180 dakika şansını kullanamamış sen varken, hanginizin sezon sonuna kadar takımda kalmaması daha doğru olur acaba?
Geçen hafta Antalya’dan 3 yedik, ruh gibi gezen oyuncular vardı. Onlara laf ettin mi uyruklarını belirterek?
Aldığımız 10 küsur mağlubiyetin çoğunu sırf aynı defans oyuncularının aynı hataları yapmaları yüzünden kaybettik. Hangi hoca çıktı da tek bir defans oyuncusunun tek bir hatasını gosterdi kaybetmemizin nedeni olarak ve de o oyuncuyu maç içindeki bir hatası yüzünden bir daha oynatmam dedi?


Kalan maçlarımızda da gol atamazsak uyruklarını belirterek yabancı defans oyuncuları ve kaleciyi mi keseceğiz kadrodan?
Bugünkü maça santrforsuz çıktık çünkü santrforumuz 2 maç önce, maçtan sonra kırmızı kart yedi ve 3 maç ceza aldı. Onun oynamaması, 34 dakika oynayıp kaleye bir isabetli şut çekip o topu gole çeviremeyen ya da pas vermeyen Pino’dan daha mı az önemli bu maçta gol atamamızın sebebi açısından?
34 dakika oynayan adam gol atmadı diye maçı verdik diyorsun. Sonra da vurdum duymazlığı sırf bu maç değil, genel olarak vurdum duymaz diyorsun. Madem vurdum duymaz adam, o zaman değil sahaya sürmek, kadroya bile ne diye alıyorsun?
66 dakika boyunca sahaya sürdüğün takım gol atamıyor. Onun da mı suçlusu Pino?
66 dakika golsüz geçmiş maç, madem gole ihtiyacın var ve bu adam “genel olarak vurdum duymaz”, o zaman ne diye oyuna alıyorsun? Kewell yok mu kenarda oturan? Cem Sultan yok mu kenarda oturan? Onlar ne diye kadroda o zaman da vurdum duymazı sahaya sürüyorsun?

Kewell’in oynamama nedeni de “Avustralyalı” Kewell olması mı?
Madem kazanmak için Pino’nun golüne, gollerine ihtiyacı var takımın. O zaman ne diye maç başlarken Pino sahada yok da son 34 dakika giriyor?
Bugüne kadar motive edemediğin takımı 3 milyon Euro verilen “Kolombiyalı” Pino’yu takımdan kesip futbola küstürüp sezon sonuna kadar oynatmamakla mı motive edeceğini düşünüyorsun? Oyuncu gitmeye karar verirse sen cebinden mi vereceksin o 3 milyonu?
Maçtan sonra da yine sevimli görünmeye çalışıp demagojiye devam etmekle de ne oyuncu kazanılır, ne de maç.


“Kolombiyalı” Pino’yu hedef gösterdikten sonra ise takımın kurtuluşu hakkındaki yorumların için başka bir yazı gerekir:
“Yukarıda baskıya alışıktık ama aşağıdakine alışık değildik, ama bu iki hafta içinde alıştık aşağıdaki baskıya. Bu durumdan kurtaracağız kendimizi.
Karanlığın sonu aydınlığa yakın zamandır.

Biz o karanlığa…
(10 saniyelik bir bekleme ve dil sürçmesinden sonra)
…yakın aydınlığı görmek için çaba sarf ediyoruz.”
Acaba diyorum genel kurulda bahsi geçen “zenci-beyaz” kavramını mı futbol takımına uygulamaya kalktın..
İnsanlara saygıyla davranmasını bilmeyen, davranmak istemeyen insana da saygı gösteren olmaz.
Sonumuz hayırlı olur inşallah.